Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayalperest Realist'e

Saat bohem gecelerdeki  alaca aylaklığı çeyrek geçtiğinde Asfaltta açan çiçeksin Ve ezilmeye mahkum Küllerinde boğulmuş bir ankasın  Uçarı heyecanlara da yenildin  Hayalperest Realist!  Kaldırım kenarında bir harabe oldun!  Yıkılıp dökülmeye mecbur  Fezaya harcadığın satırların da  lâl oldu İnfazı gerçekleşiyor duygularının!  Bu senin hayatın  Değil

Martin Eden'a

                                                           Yaşam patikasında en önde Bazen meteliksiz,  Çoğu zaman sebatkar,  Kimine göre de angarya karşıtı bir devrimci.  Müşkülpesent editörlerce başarısız,  Kendine göreyse de  maziyi tahayyül edemeyeceği kadar  güçsüz artık dimağı  Yalnız bir şeyin gayet farkında: Kendi hayatını kaybetmiş,  ruhu hasta bir adam,  yaşamayı arzu etmiyorsa  Son verme vakti gelmiştir O yüzden ecele tek yönlü bilet aldı Zira ölüm, ona acı vermezdi                                    

Ben

Laçkalığın mayasında vardır; Dağılmışlık, savrukluk, bitmişlik...  Ruhum bunlarla kirleniyor  Yağan sağanakla birlikte  Temizleneceğimi umarak Alemi tavaf ediyorum,  Pejmürde mintanıyla  ihtiyar dostum karşılıyor beni Emrediyorum:  Eskimiş şarap koyun, içelim Kaderin sillesi eşlik edecek bana  Gençliğime vurgun yapacağız!  Derhal getiriyorlar,  Bir yandan da dumanlar bir fahişe gibi ciğerime işliyor  Mamafih itiraz etmeden ram oluyorum Çünkü izmaritler sadıktır  Tekrar bağırıp çağırıyorum; Sizler bir bukağıya bağlanmış sefillersiniz Ve hazin zindanlarınızda çürüyüp göçeceksiniz Beni kendinizle karıştırmayın  Ben özgürüm  Ben ben nöbetçisi olduğum sokakların ruhumu kamçıladığı o serseriyim Ben kendi krallığının hükümdarıyım Hapsolduğunuz sınırlarınız, benim surlarımla denk düşemez  Ben surları bile aşarım ama siz basit sınırlara bile tabisiniz Ben ufukların ötesiyim Ben, ben...

Piyanist

Çok şey geçerdi aklından sevgili Piyanistin Çılgına dönerdi düşünmekten  Lakin yine sükut içinde  piyanosunun başına geçer  Ağlamaya bile mecal kalmadan çalmaya başlardı  Siyah, beyaz, siyah, beyaz, beyaz En çok gece çalardı, dolunayda O vakit ziyadesiyle kavgalarının arenasını da izlerdi  Ne uyku girerdi gözüne  ne de uyusa bile uykudan anlardı  Geceler uzundu Ah o geceler yok mu Nasıl da ıstırap içinde bırakır insanı Tıpkı bir karabasan, tıpkı ruh emici Hoş, sabah kalkar işine bakardı yine  Gülümserdi insanlara Eğlendirirdi onları, dans ederdi Bazı şeylerin noksanlığını böyle gizlerdi işte bizim Piyanist 
Sonbahardan bir gün  Günlerden mürdüm   Palyaço güzellemem ve ben Düşünüyoruz: Her birimiz bir servi ağacıyız aslında Yılkıya bırakılmış o berduş da Sistemin çarkına sıkışmış köleler de Evhama tutulmuş kavgalarım da Yağmur damlalarının ıslığı her çaldığında  Anlıyoruz:  Servi ağaçları,  tüm çelişkisiyle müttefiki olduğu hayatın  ve emekçisi olduğu zamanın esirliğini yapmakta                                                        
Kendini cinnet kuytularında bir sancının kucağında bulan Uykusuzlar Familyası,  Maskeli ölümlüler diyarından merhaba  Burada hava zemheri Ayazı yüzümde hissediyorum  Soğukta dağılıyor egzoz kokuları Sonu olmayan yolculuklar başlıyor Ardından  İç çekişlerim  Maskeli ölümlüler diyarından merhaba, Burası kibrit kutusu kadar Ve aslında herkes suçlu  tek kibritle yakılana kadar Zihnimde düğümleniyor sanrıların küsüratı  Sonu olmayan yolculuklar başlıyor Ve umutlar...  O halde Bu gece gökyüzüne bakın Pekâlâ bataklıkta da yıldızlar var

5 Dakikalık Bir Düşün 154. Dakikası

02.26 Tek bir suçlu yoktu Nesiller boyu bir suçtu bu Nesilleri suçlamak beni aşardı 03.18 Ben de falancayı suçlamaktan vazgeçtim İzin verdim mesela gemilerin batmasına Pervasızca vazgeçtim   Vazgeçmek özgürlüktür 04.07 Satır başındaki gardiyan ıskartaya alınmış birkaç siyah beyaz anıyı keyfekeder kefaretiyle birlikte bir kenara yazıyor Ruhunun yazılı belgesi şiirlerini Bir de pusuya yatmış gaipten yankılanan vasiyetini,  Hüznün mirasçısı bir Celali o Isırgan otlarına sarılı mefta ruhuna rağmen  Devrik yeni dünyaya karşı geliyor  Esefle mecruh kimseler Meşrulaştırmak için acısını  böyle yapar vesselam 04.29 Evvela hayat tarafından budandıkça Daha da budalalaşan insanoğlunu unutmamalı 05.00 Şafak vakti. 5 dakikalık bir düşün 154.dakikası Henüz kavuşmamış aydınlığa gölgelere bürünmüş şehrim Gölgeleri sevin, gölgeler yüzünüzü gizler Tarumar olduğunda yahut Utançla yerle bir

Kabulleniş

  Evime ihtiyar kolanya kokusu,  Kursakta kalmış yığın dolu hurda heves,  Kirli bir saflık nüfuz etmiş Birkaç ömürlük saniye için  kronometre tutmuşum  Anlamsız bir yitiklik.  Makine dili ve edebiyatı mezunları,  Parya fabrikası bir büyük ülkede Yolgeçen hanı zihnimdeki felakete mukavemet göstermişim Kan uykusu bu sefer çözüm değilmiş Kabullenmişim
Şairin de dediği gibi Sonra aramıza şehirler girecek,  Hiç itiraf edilmemiş hislerin yalnızlığı bünyemize işleyecek Bir bakışa, birkaç saniyeye hapsolacağız Dans müziği çalacak ama biz dansa kalkamayacağız Sadece şiirler yazıp unuttum diyeceğim Unuttum demenin bile hatırlamak olduğunu bilmeden Sarılırım belki kokunu tek seferlik hissetmek için Hayır, yapamam İşte o denli korkak biriyim Pekâlâ, rüyalarımda sarılırdım pek çok kez sana O bile çok çok kısa sürerdi Birkaç saniyelik vuslat vakti için Çılgınlar gibi uyanmamayı, sonsuzcasına aynı döngüyü yaşamayı dilerdim Olmadı Uyandım, gözlerinle buluştu gözlerim Anlamsız bakışlarının sebebi neydi?  Hoş, hemen kaçırırdın Kaçırırdım gözlerimi Çünkü biz bakışlarında bile en ufak cesaret kırıntısı gösteremeyen kimseleriz Anlayamayız birbirimizi Öyle kopuk Öyle bağımsız birbirinden Yıllar sonra eminim tekrar yollarımız kesişecek O zaman sadece tebessüm edip Geçip gideceğim yanından Tanımayacaksın bile beni Zamanında bir vedayı çok görme...

Kırık Kalpler Balosu

Tükenmiş duyguların salonu, başını dikleştir Kandırılmış ve kullanılmış kimselerin yurdu, sağa doğru yarım dönüş  Sisli ruhların solukluğu, selam ver Şimdi dön, tekrarla ve hatırla  Kırık Kalpler Balosu'nda İç gümüş kadehten geçmişi Anıların sarhoşluğuna, anıların sarhoşluğuna Ve çiz haritasını yalnızlığın  Kaybol sevgilinin kalbinde Üfle mızıkanın her oyuğunda onun ismini  Esir ol gözlerine sevgilinin
Dalkavukça bir aşktı seninki Oysa ben adına şiirler dahi yazmıştım Lakin mısralar ihtilal etti O vakittir kayboldum, kaybettim kendimi  Gözlerinin ışığını taşıdım karanlık ruhumda   Onlar bile yetmedi kendimi bulmama O halde fersahlar aşıp sen bulsan ya beni Ezkaza rıhtımda buluşsak  Kinim galip gelmeden önce Bana sevmeyi yeniden öğretsen Ölüm gafleti üstüme çökmeden önce Yeniden kalbinin merkezinde menzil etsem Zira az kaldı, vefasız kementine kurban gitmek üzereyim

Sırça Köşk

  Bir Sırça Köşk inşa ettim Görürüm buradan akan ıstırap gecelerini Düşen tanelerini hüznün Tek avuntum Sırça Köşk'üm Kırgınlığım eğreti hayatımadır Adiliğinden mütevellit  Silik, noksan kalmış bir öyküdür Lakin Sırça Köşk'üm bu noksanlığa kilit Tozlu keman yayında fani ömrümün musikisi çalar Şöminemde düşlerin kıvılcımı,  Çakırkeyif uzanmışım  Virane yalnızlığımla birlikte içmekteyim   Ben bir Sırça Köşk inşa ettim  Tek avuntum Sırça Köşk'üm